Romantik anları yaşamak için biraz romantik olmak gerekir. Böyle bir ortamda da romantik sözler gereklidir. Biz de bunun için sevdiklerinize söyleye bileceğiniz en romantik sözleri derledik.
Romantik sözler ile sevdiklerinizi mutlu edebilirsiniz. Romantik olmasanız bile bazen bu sözlere ihtiyacınız olacaktır. İşte romantik sözlerimiz:
Birgün bana soracaksın,beni mi yoksa hayatı mı daha çok seviyorsun diye. Hayatı diyeceğim, küsüp gideceksin ama hiçbir zaman biImeyeceksin ki benim hayatım sensin.
Sevgi tüm kapıları açan sihirli bir anahtardır.
Sana binlerce gül vermek isterdim ama güller solar, sana ömrümü vermek isterdim ama bir gün öleceğim, sana sadece sevgimi veriyorum sonsuza dek süreceği için…
Her yüreğin harcı değil dokunmadan sevmek.
Nerede aşk varsa, orada mutlaka bir de yalnız biri vardır.
Gökyüzünden bir yıldız seç bu gece. Gözlerin gibi parlak ve ışıl ışıl olsun. Benim içinde bir yıldız seç. Parlak olmasına gerek yok. Sana yakın olsun yeter.
Hasta olup son ilacım olsan içmem seni, ölürüm işte o kadar çok seviyorum seni birtanem.
Hüzün yakışmıyor bu aşka gülüm. Hüzün yakışmıyor ama gece sen yoksun ve ben burdayım.
Geceler seni sevdigim kadar uzun olsaydı eger inan ki yeryuzune hic gunes dogmazdı.
Bir çift göze aşık ve diğer bütün gözlere körüm…
Aynı şehirde sen varsın, ben varım, biz yokuz. Ne acı dimi.
Hiçbir harfi sensiz bir cümleye kurban etmedim.
Ben seni deli gibi sevdim, sen beni deliyim diye sevmedin.
Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur.
Sana şiir yazmak ne haddime. Varlığın şiir zaten…
Elbet rüzgar ve deniz taşır emanetlerini. Bekle gün gelir güneşim bulacaktır seni. Akşamları balkona çık, gözlerini kapat. Rüzgar benim yerime öpecek seni.
Yağmur başlayınca gelse de ıslansak diyeceği biri olmalı insanın.
Bir şanstan söz ettirmeyecek kadar, mükemmel olmalı aşk.
İçimden bir şiir yazmak geldi. Yazıyorum,çünkü seviyorum, Seviyorum,çünkü hissediyorum. Hissediyorum,çünkü yaşıyorum. Yaşıyorum,çünkü seninleyim!
Uykudan uyanınca insanı uyandığına pişman eden, geri dönmek isteyip de dönemeyince çaresizlikten delirten, hayatta bir defa görülebilen harika bir rüyasın.
Zamansız gelme elim kolum dağınıksa sarılamam.
Gönül, han değil dergâhtır. Paldır küldür girip çıkılmaz, günahtır!
Çek bakışlarını gözlerimden, aşk bu şeytan doldurur.
Senin suçun yok ”hayat” ben buraya zaten ”elveda” demeye geldim.
Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir.Ve aşk öyledirki nerde imkansız varsa onu seçer.
Seni sevmek; olmayacak bir nedeni, gelmeyecek bir gideni, beklemek gibi.
Herkes kaybettiği kadar içecekse o masadan en son ben kalkarım.
Beni hep yanlış anladın sen. Sana geleceğim ol demiştim. Gel ecelim ol değil.
Birgün bana soracaksın,beni mi yoksa hayatı mı daha çok seviyorsun diye. hayatı diyeceğim, küsüp gideceksin ama hiçbir zaman bilmeyeceksin ki benim hayatım sensin.
Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim, sensiz boğazımdan geçmiyor.
Mutlu anlarda herkes birlikte olur. Mühim olan mutsuzluğu da paylaşabilmek…
Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş, ama sen gitme ben cahil kalayım.
Ekmeğime hoşçakal sürdün ya sen, ben şimdi ‘aşk’ karınla; sana, ne şiirler yazarım.
Bazıları konuşmaz; gözlerine beş saniye bakar, ömründen beş yıl gider.
Ben asla ağlamam deyip her gece yatağa yattığında aklına o gelip gözünden iki damla yaş süzülüyorsa eğer utançla işte o zaman aşıksın demektir..
İlham perisi kaçmış şair gibiyim… Kalemim söz değil, yüreğim sensizlik yazıyor…
Kıskançlık falan değil ki bu. Benim olanı başkasıyla paylaşamam. O kadar.
Sen daha benim, senin için neler yapabileceğimi görmedin. Seni çok sevebilirim mesela…
Gözlerinin ‘kahve’sinden koy ömrüme, kırk yılın hatırına ‘sen’de kalayım.
Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir.Ve aşk öyledirki nerde imkansız varsa onu seçer.
Öyle çok yanar ki için dünyadaki bütün suçları işlediğini sanırsın. Oysa sadece sevmişsindir.
Gözlerin gözlerimde, ellerin ellerimde, aşkın içimde ve ruhun bedenimde olduğu sürece seni çok sevmeye devam edeceğim...
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş. Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.
Sanki hiç pişman olmamışım gibi, hayat karşıma ‘seni pişman ederim’ diyenleri çıkartıyor.
Gençliğine güvenip erken derken belki elveda bile diyemezsin giderken.
Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı. Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim.
Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur.
Fazla abartmayın. Çünkü yerlere göklere sığdıramadığınız aşk, bir gün bir hoşçakala sığacak.
Uyudun mu? diye yazılır, “Ne olur uyumamış ol, konuşmaya ihtiyacım var” diye okunur.
Belki de hayatımızı değiştirecek insanlar yolda yürürken sessiz sedasız geçmişlerdir yanımızdan.
Seni anlatabilsem seni… Yokluğun, cehennemin öbür adıdır. Üşüyorum, kapama gözlerini.
Daha iyilerine layıkmışım. Kendim için doğru kararlar verebiliyor olsam senle ne işim olur zaten.
Bu da benim yeteneğim. Olmasan da severim seni, hatta ayrılırım senden, haberin olmaz.
Artık hep hayal ettiğimiz yeni bir başlangıcı değil; hiç düşünmediğimiz mutlu bir sonu istemeliyiz.
Aklımda olduğun sürenin yarısı kadar yanımda olsan, hiç sorun kalmayacak gibime geliyor.
Eğer inceldiği yerden kopmasına izin vermezsen, gün gelir en sağlam yerinden kopar… Canın yanar…
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.
Aşk şişe çevirmece oyunundaki şişeye benzer. Kimde durursa dursun ya doğruluk ister ya da cesaret.
Sen, bir matematik eşitsizliğinde bilinmeyensin. Anlaşıldı; ‘yalnız bırakarak çözeceğim seni.
Şarkılara neden “parça” dendiğini biliyor musun? İhtiyaç duyduğunda bazıları eksik yanını tamamlıyor.
Yetimhanede yaşayan küçük bedenlerin, ranzalarına yazdıkları “anne” kelimesi kadar masum olmalı aşk.
Ben kıskancım. Kıskanırım, karışırım, kızarım ama gitmem hep yanında olurum. Seni en güzel ben severim.
Eğer beni bu sokakta, bu semtte, bu şehirde bulamazsan sevgilim bil ki ben; gözlerinin daldığı yerdeyim.
Dün bir şarkı çıktı radyoda, yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim. Söylemek çok acıtıyor ama ben seni çok özledim.
Allah’ım beni öyle bir sonbahar ayazı öldür ki, sevdiğim mezarıma koyacak tek bir gül bile bulamazsın…
Bir çocuk masumiyetiyle, bir kez daha ”elma” diyorum artık çık! Aşksız kaldım sevgili, korkutuyor yalnızlık.
Kaçmak istedikçe sana yakalanıyorum. Söndürmek istedikçe sana yanıyorum. Yenildim işte! Yine de seviyorum…
Öyle ucuz değil gül koklamak. Gül tutan ele diken batmalı. Bir aşka gönül veren, o aşkın kapısında yatmalı.
Bir çocuk masumiyetiyle, bir kez daha ”elma” diyorum artık çık! Aşksız kaldım sevgili, korkutuyor yalnızlık.
Öyle bir çık ki karşıma, her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi hissedeyim seni.
Bazen “o” senden daha fazla mutlu olsun diye, mutsuzluğu göze alabilirsin. Hatta çok güzel mutsuz olabilirsin.
Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim, sensiz boğazımdan geçmiyor.
Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımızda o kişiye yüreğimizi kapatmak.
Dediler ki: eskiden böyle değildin, içine kapandın. Dedim ki: içindekiyle yetinen bu kalp artık sizi ne yapsın.
Mevsimin suçu yok. Yokluğun soğuk.
Duvardaki yangın düğmesini örten cam parçasıyım, kurtuluşun olacaksa hiç düşünme ayakkabının topuğuyla kır beni.
O kadar yoruldum ki artık hiçbir şeye şaşırmıyorum. Ve umurumda değil hiç kimse, ne halim varsa görmekle meşgulüm.
Sen istediğin kadar unutacağım diye uğraş, nasılsa bir şarkı çalar kulağına bir yerlerden ve tekrar hatırlarsın.
Seni sevmek; olmayacak bir nedeni, gelmeyecek bir gideni, beklemek gibi.
O kadar yoruldum ki artık hiçbir şeye şaşırmıyorum. Ve umurumda değil hiç kimse, ne halim varsa görmekle meşgulüm.
Yaprak döken gençliğimin satir aralarında altı kırmızıyla çizilmiş ve tırnak içine alınmış suskunluğumun baş harflerisin.
Yakınlık, uzaklıktan daha sıkıntılıdır. Çünkü her yakınlıkta kaybetme korkusu, uzaklıkta ise kavuşma ümidi vardır.
Sen, bir matematik eşitsizliğinde bilinmeyensin. Anlaşıldı; ‘yalnız bırakarak çözeceğim seni.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın. Belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri gözümde olmasın.
Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir. Ve aşk öyledir ki nerde imkânsız varsa onu seçer.
Kanaya kanaya iyileşir bazı yaralar. Aşk gibi, ihanet gibi, yalnızlık gibi. Geç olur, güç olur ama sonunda mutlaka olur.
Küçükken annem, yerde ekmek görünce: yükseğe koy kuşlar yer derdi. Sevdiklerimizi hep yüksekte tuttuk, acaba kuşlar mı yedi?
Olsun be aldırma. Yaradan yardır sanma ki zalimin ettiği kârdır, mazlumun ahi indirir sahi. Her şeyin bir vakti vardır!
Sevgi ne boğazda, ne mum ışığında yemek yemek, ne de pahalı bir pırlanta demek. Sevgi; bir lokmada iki mutlu insan demek
Aşk dudaklarda kahkaha değil, gözlerdeki yaştır. Maksat sevgi uğrunda ölmek değil, uğrunda ölecek sevgili bulmaktır…
Dün bir şarkı çıktı radyoda, yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim. Söylemek çok acıtıyor ama ben seni çok özledim.
Senin suçun yok ”hayat” ben buraya zaten ”elveda” demeye geldim
Sevgi ne boğazda, ne mum ışığında yemek yemek, ne de pahalı bir pırlanta demek. Sevgi; bir lokmada iki mutlu insan demek…
Yaprak döken gençliğimin satir aralarında altı kırmızıyla çizilmiş ve tırnak içine alınmış suskunluğumun baş harflerisin.
Seninle karşılaşmam hayatımın en büyük hatasıydı ve sırf seninle diğer tarafta karşılaşmamak için helal ediyorum hakkımı!
Seninle karşılaşmam hayatımın en büyük hatasıydı ve sırf seninle diğer tarafta karşılaşmamak için helal ediyorum hakkımı!
Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımızda o kişiye yüreğimizi kapatmak.
Bir gün, bir rüzgar eserse oralara. Benim sana olan sevgimi fısıldarsa kulağına, unutma! Sende bana bir tutam sevgi yolla.
Öyle ucuz değil gül koklamak. Gül tutan ele diken batmalı. Bir aşka gönül veren, o aşkın kapısında yatmalı.
Zamansız gelme elim kolum dağınıksa sarılamam…
Adam gibi sevmelerin yasaklandığı bir yerde, ne kadar seversen o kadar acı çekersin. Sonra mı? Çektiğin acıyla kalırsın işte.
Kendine iyi mi bakarsın, üstün açık mı uyursun, montsuz dışarı mı çıkarsın, Allah belanı mı verir, beni ilgilendirmez artık.
Küçükken annem, yerde ekmek görünce: yükseğe koy kuşlar yer derdi. Sevdiklerimizi hep yüksekte tuttuk, acaba kuşlar mı yedi?
Bir silahım olsaydı, bir silahım… Yoksulluğu şakağından, Kaybetmeyi kalbinden ve sensizliği alnının tam ortasından vururdum.
Gel! Bekliyorum, kalbimi kır yine, canımı yak! Daha da acıt hatta. Seni başkasıyla düşünmekten daha fazla acıtmaz sonuçta.
Gözlerinin ‘kahve’sinden koy ömrüme, kırk yılın hatırına ‘sen’de kalayım...
Saçlarından ödünç ver. Dört bahar geçti. Çiçek kokusu öpmedim. Çok oldu mutluluktan vazgeçeli. Gülüşünden ver ömrümden al.
Kanaya kanaya iyileşir bazı yaralar. Aşk gibi, ihanet gibi, yalnızlık gibi… Geç olur, güç olur ama sonunda mutlaka olur…
İçin ağlasa da kim duyar seni? Kim anlar dışarıdan olup biteni? Leyla’nın yüzünü görenler bilir: Mecnun’un kalbine batan dikeni.
Yağmalandı kalbim, ömrüm, her şeyim. Kurşuna dizdiler anılarımı, yenik düştüm bu savaşta neyleyim, bir mezar nasılsa işte öyleyim…
Adam gibi sevmelerin yasaklandığı bir yerde, ne kadar seversen o kadar acı çekersin. Sonra mı? Çektiğin acıyla kalırsın işte.
Sana kavuşmak değil niyetim, merak etme! Yolda bir dilenci görsem para bile vermiyorum ‘Allah sevdiğine kavuştursun’ der diye.
Bazıları konuşmaz; gözlerine 5 saniye bakar, ömründen 5 yıl gider.
Öyle bir çık ki karşıma, her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi hissedeyim seni.
Olsun be aldırma. Yaradan yardır sanma ki zalimin ettiği kârdır, mazlumun ahi indirir sahi. Her şeyin bir vakti vardır!
Sen bazen zifiri karanlık gecemin güneşi, sen bazen hayatın cesaret veren mutluluk yanı ve sen her zaman sevgimin tek nedenisin.
Bir silahım olsaydı, bir silahım… Yoksulluğu şakağından, Kaybetmeyi kalbinden ve sensizliği alnının tam ortasından vururdum.
Seninle olmanın en güzel yani ne biliyor musun? Ellerin ellerime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını ta yüreğimde hissetmek...
Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş, ama sen gitme ben cahil kalayım.
Dünyada 2 renk gül olsun, biri kırmızı diğeri beyaz. Sen beni unutursan kırmızılar solsun, ben seni unutursam beyazlar kefenim olsun.
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş. Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.
Ve sen hiçbir zaman sol anahtarı yaptıracak bir çilingir bulamazsın. Bana kalırsa sen, ömrünün sonuna kadar, o şarkının kapısında kalacaksın!
Gecenin karanlığındasın, güneşin ışığında, suyun damlasında, selin coşkusunda kimi yanımdasın kimi rüyamda ama hep aklımdasın sakin unutma…
Yağmalandı kalbim, ömrüm, her şeyim. Kurşuna dizdiler anılarımı, yenik düştüm bu savaşta neyleyim, bir mezar nasılsa işte öyleyim…
Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir. Ve aşk öyledir ki nerde imkânsız varsa onu seçer.
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.
Eğer şu an konuşacak durumda olsaydım, sesini duymak için neler vermezdim, seni ne kadar çok sevdiğimi anlatamam, yolunu bulabilseydim zaten şu anda çile çekmezdim…
Saçlarından ödünç ver. Dört bahar geçti. Çiçek kokusu öpmedim. Çok oldu mutluluktan vazgeçeli. Gülüşünden ver ömrümden al.
Ruhumu yerlere serip hasret çektirende olsan, ne aşkına bedduam nede sana kinim var, deryada akar gibi bin bir dertle dolsam da, seni mahşere kadar sevmeye yeminim var!
Sözlerin aklımda ya da aklımın ardında, hayalin karşımda ya da sesin kulağımda, ya ben çıldırıyorum, ya da çok pekguzelsozler.com özlüyorum, ya özlemek, ya da özlenen çok özel bir tanem.
Sevmiyorum şu saatin sesini, akmasın dursun zaman. Her şeyin bir öncesi ve sonrası vardır derler ya; yalan. Senden önce vardım belki ama aşkım senden sonra olmayacağım inan.
Öyle çok yanar ki için dünyadaki bütün suçları işlediğini sanırsın. Oysa sadece sevmişsindir.
Güneşin doğduğu da bir gerçek battığı da… Kalbimin attığı da bir gerçek, günün bittiği de… Ne çıkar tüm gerçekleri saysak tek tek. Seni seviyorum, işte o en büyük gerçek…
Ruhumu yerlere serip hasret cektirende olsan, ne askina bedduam nede sana kinim var,Deryada akar gibi binbir dertle dolsamda, seni mahsere kadar sevmeye yeminim var!
Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasır gibidir. Ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. İki yolda da tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak…
Kilometrelerce uzaklıklara gizlenmiş olsada dostluğumuz aynı gökyüzünü paylaştığımız sürece dostuz!
Üç harf yan yana kaç şekilde gelir bilir misin? Aşk dersin. Sen dersin. Ben dersin. Sen, ben biter; biz dersin. Gün gelir git dersin. Peki, dur kelimesinden haberdar değil misin? Dur demeyi bilmez misin? Git demek kolay, dur diyebilecek kadar yürekli misin?
Romantik sözler ile sevdiklerinizi mutlu edebilirsiniz. Romantik olmasanız bile bazen bu sözlere ihtiyacınız olacaktır. İşte romantik sözlerimiz:
Birgün bana soracaksın,beni mi yoksa hayatı mı daha çok seviyorsun diye. Hayatı diyeceğim, küsüp gideceksin ama hiçbir zaman biImeyeceksin ki benim hayatım sensin.
Sevgi tüm kapıları açan sihirli bir anahtardır.
Sana binlerce gül vermek isterdim ama güller solar, sana ömrümü vermek isterdim ama bir gün öleceğim, sana sadece sevgimi veriyorum sonsuza dek süreceği için…
Her yüreğin harcı değil dokunmadan sevmek.
Nerede aşk varsa, orada mutlaka bir de yalnız biri vardır.
Gökyüzünden bir yıldız seç bu gece. Gözlerin gibi parlak ve ışıl ışıl olsun. Benim içinde bir yıldız seç. Parlak olmasına gerek yok. Sana yakın olsun yeter.
Hasta olup son ilacım olsan içmem seni, ölürüm işte o kadar çok seviyorum seni birtanem.
Hüzün yakışmıyor bu aşka gülüm. Hüzün yakışmıyor ama gece sen yoksun ve ben burdayım.
Geceler seni sevdigim kadar uzun olsaydı eger inan ki yeryuzune hic gunes dogmazdı.
Bir çift göze aşık ve diğer bütün gözlere körüm…
Aynı şehirde sen varsın, ben varım, biz yokuz. Ne acı dimi.
Hiçbir harfi sensiz bir cümleye kurban etmedim.
Ben seni deli gibi sevdim, sen beni deliyim diye sevmedin.
Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur.
Sana şiir yazmak ne haddime. Varlığın şiir zaten…
Elbet rüzgar ve deniz taşır emanetlerini. Bekle gün gelir güneşim bulacaktır seni. Akşamları balkona çık, gözlerini kapat. Rüzgar benim yerime öpecek seni.
Yağmur başlayınca gelse de ıslansak diyeceği biri olmalı insanın.
Bir şanstan söz ettirmeyecek kadar, mükemmel olmalı aşk.
İçimden bir şiir yazmak geldi. Yazıyorum,çünkü seviyorum, Seviyorum,çünkü hissediyorum. Hissediyorum,çünkü yaşıyorum. Yaşıyorum,çünkü seninleyim!
Uykudan uyanınca insanı uyandığına pişman eden, geri dönmek isteyip de dönemeyince çaresizlikten delirten, hayatta bir defa görülebilen harika bir rüyasın.
Zamansız gelme elim kolum dağınıksa sarılamam.
Gönül, han değil dergâhtır. Paldır küldür girip çıkılmaz, günahtır!
Çek bakışlarını gözlerimden, aşk bu şeytan doldurur.
Senin suçun yok ”hayat” ben buraya zaten ”elveda” demeye geldim.
Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir.Ve aşk öyledirki nerde imkansız varsa onu seçer.
Seni sevmek; olmayacak bir nedeni, gelmeyecek bir gideni, beklemek gibi.
Herkes kaybettiği kadar içecekse o masadan en son ben kalkarım.
Beni hep yanlış anladın sen. Sana geleceğim ol demiştim. Gel ecelim ol değil.
Birgün bana soracaksın,beni mi yoksa hayatı mı daha çok seviyorsun diye. hayatı diyeceğim, küsüp gideceksin ama hiçbir zaman bilmeyeceksin ki benim hayatım sensin.
Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim, sensiz boğazımdan geçmiyor.
Mutlu anlarda herkes birlikte olur. Mühim olan mutsuzluğu da paylaşabilmek…
Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş, ama sen gitme ben cahil kalayım.
Ekmeğime hoşçakal sürdün ya sen, ben şimdi ‘aşk’ karınla; sana, ne şiirler yazarım.
Bazıları konuşmaz; gözlerine beş saniye bakar, ömründen beş yıl gider.
Ben asla ağlamam deyip her gece yatağa yattığında aklına o gelip gözünden iki damla yaş süzülüyorsa eğer utançla işte o zaman aşıksın demektir..
İlham perisi kaçmış şair gibiyim… Kalemim söz değil, yüreğim sensizlik yazıyor…
Kıskançlık falan değil ki bu. Benim olanı başkasıyla paylaşamam. O kadar.
Sen daha benim, senin için neler yapabileceğimi görmedin. Seni çok sevebilirim mesela…
Gözlerinin ‘kahve’sinden koy ömrüme, kırk yılın hatırına ‘sen’de kalayım.
Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir.Ve aşk öyledirki nerde imkansız varsa onu seçer.
Öyle çok yanar ki için dünyadaki bütün suçları işlediğini sanırsın. Oysa sadece sevmişsindir.
Gözlerin gözlerimde, ellerin ellerimde, aşkın içimde ve ruhun bedenimde olduğu sürece seni çok sevmeye devam edeceğim...
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş. Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.
Sanki hiç pişman olmamışım gibi, hayat karşıma ‘seni pişman ederim’ diyenleri çıkartıyor.
Gençliğine güvenip erken derken belki elveda bile diyemezsin giderken.
Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı. Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim.
Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur.
Fazla abartmayın. Çünkü yerlere göklere sığdıramadığınız aşk, bir gün bir hoşçakala sığacak.
Uyudun mu? diye yazılır, “Ne olur uyumamış ol, konuşmaya ihtiyacım var” diye okunur.
Belki de hayatımızı değiştirecek insanlar yolda yürürken sessiz sedasız geçmişlerdir yanımızdan.
Seni anlatabilsem seni… Yokluğun, cehennemin öbür adıdır. Üşüyorum, kapama gözlerini.
Daha iyilerine layıkmışım. Kendim için doğru kararlar verebiliyor olsam senle ne işim olur zaten.
Bu da benim yeteneğim. Olmasan da severim seni, hatta ayrılırım senden, haberin olmaz.
Artık hep hayal ettiğimiz yeni bir başlangıcı değil; hiç düşünmediğimiz mutlu bir sonu istemeliyiz.
Aklımda olduğun sürenin yarısı kadar yanımda olsan, hiç sorun kalmayacak gibime geliyor.
Eğer inceldiği yerden kopmasına izin vermezsen, gün gelir en sağlam yerinden kopar… Canın yanar…
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.
Aşk şişe çevirmece oyunundaki şişeye benzer. Kimde durursa dursun ya doğruluk ister ya da cesaret.
Sen, bir matematik eşitsizliğinde bilinmeyensin. Anlaşıldı; ‘yalnız bırakarak çözeceğim seni.
Şarkılara neden “parça” dendiğini biliyor musun? İhtiyaç duyduğunda bazıları eksik yanını tamamlıyor.
Yetimhanede yaşayan küçük bedenlerin, ranzalarına yazdıkları “anne” kelimesi kadar masum olmalı aşk.
Ben kıskancım. Kıskanırım, karışırım, kızarım ama gitmem hep yanında olurum. Seni en güzel ben severim.
Eğer beni bu sokakta, bu semtte, bu şehirde bulamazsan sevgilim bil ki ben; gözlerinin daldığı yerdeyim.
Dün bir şarkı çıktı radyoda, yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim. Söylemek çok acıtıyor ama ben seni çok özledim.
Allah’ım beni öyle bir sonbahar ayazı öldür ki, sevdiğim mezarıma koyacak tek bir gül bile bulamazsın…
Bir çocuk masumiyetiyle, bir kez daha ”elma” diyorum artık çık! Aşksız kaldım sevgili, korkutuyor yalnızlık.
Kaçmak istedikçe sana yakalanıyorum. Söndürmek istedikçe sana yanıyorum. Yenildim işte! Yine de seviyorum…
Öyle ucuz değil gül koklamak. Gül tutan ele diken batmalı. Bir aşka gönül veren, o aşkın kapısında yatmalı.
Bir çocuk masumiyetiyle, bir kez daha ”elma” diyorum artık çık! Aşksız kaldım sevgili, korkutuyor yalnızlık.
Öyle bir çık ki karşıma, her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi hissedeyim seni.
Bazen “o” senden daha fazla mutlu olsun diye, mutsuzluğu göze alabilirsin. Hatta çok güzel mutsuz olabilirsin.
Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim, sensiz boğazımdan geçmiyor.
Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımızda o kişiye yüreğimizi kapatmak.
Dediler ki: eskiden böyle değildin, içine kapandın. Dedim ki: içindekiyle yetinen bu kalp artık sizi ne yapsın.
Mevsimin suçu yok. Yokluğun soğuk.
Duvardaki yangın düğmesini örten cam parçasıyım, kurtuluşun olacaksa hiç düşünme ayakkabının topuğuyla kır beni.
O kadar yoruldum ki artık hiçbir şeye şaşırmıyorum. Ve umurumda değil hiç kimse, ne halim varsa görmekle meşgulüm.
Sen istediğin kadar unutacağım diye uğraş, nasılsa bir şarkı çalar kulağına bir yerlerden ve tekrar hatırlarsın.
Seni sevmek; olmayacak bir nedeni, gelmeyecek bir gideni, beklemek gibi.
O kadar yoruldum ki artık hiçbir şeye şaşırmıyorum. Ve umurumda değil hiç kimse, ne halim varsa görmekle meşgulüm.
Yaprak döken gençliğimin satir aralarında altı kırmızıyla çizilmiş ve tırnak içine alınmış suskunluğumun baş harflerisin.
Yakınlık, uzaklıktan daha sıkıntılıdır. Çünkü her yakınlıkta kaybetme korkusu, uzaklıkta ise kavuşma ümidi vardır.
Sen, bir matematik eşitsizliğinde bilinmeyensin. Anlaşıldı; ‘yalnız bırakarak çözeceğim seni.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın. Belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri gözümde olmasın.
Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir. Ve aşk öyledir ki nerde imkânsız varsa onu seçer.
Kanaya kanaya iyileşir bazı yaralar. Aşk gibi, ihanet gibi, yalnızlık gibi. Geç olur, güç olur ama sonunda mutlaka olur.
Küçükken annem, yerde ekmek görünce: yükseğe koy kuşlar yer derdi. Sevdiklerimizi hep yüksekte tuttuk, acaba kuşlar mı yedi?
Olsun be aldırma. Yaradan yardır sanma ki zalimin ettiği kârdır, mazlumun ahi indirir sahi. Her şeyin bir vakti vardır!
Sevgi ne boğazda, ne mum ışığında yemek yemek, ne de pahalı bir pırlanta demek. Sevgi; bir lokmada iki mutlu insan demek
Aşk dudaklarda kahkaha değil, gözlerdeki yaştır. Maksat sevgi uğrunda ölmek değil, uğrunda ölecek sevgili bulmaktır…
Dün bir şarkı çıktı radyoda, yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim. Söylemek çok acıtıyor ama ben seni çok özledim.
Senin suçun yok ”hayat” ben buraya zaten ”elveda” demeye geldim
Sevgi ne boğazda, ne mum ışığında yemek yemek, ne de pahalı bir pırlanta demek. Sevgi; bir lokmada iki mutlu insan demek…
Yaprak döken gençliğimin satir aralarında altı kırmızıyla çizilmiş ve tırnak içine alınmış suskunluğumun baş harflerisin.
Seninle karşılaşmam hayatımın en büyük hatasıydı ve sırf seninle diğer tarafta karşılaşmamak için helal ediyorum hakkımı!
Seninle karşılaşmam hayatımın en büyük hatasıydı ve sırf seninle diğer tarafta karşılaşmamak için helal ediyorum hakkımı!
Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımızda o kişiye yüreğimizi kapatmak.
Bir gün, bir rüzgar eserse oralara. Benim sana olan sevgimi fısıldarsa kulağına, unutma! Sende bana bir tutam sevgi yolla.
Öyle ucuz değil gül koklamak. Gül tutan ele diken batmalı. Bir aşka gönül veren, o aşkın kapısında yatmalı.
Zamansız gelme elim kolum dağınıksa sarılamam…
Adam gibi sevmelerin yasaklandığı bir yerde, ne kadar seversen o kadar acı çekersin. Sonra mı? Çektiğin acıyla kalırsın işte.
Kendine iyi mi bakarsın, üstün açık mı uyursun, montsuz dışarı mı çıkarsın, Allah belanı mı verir, beni ilgilendirmez artık.
Küçükken annem, yerde ekmek görünce: yükseğe koy kuşlar yer derdi. Sevdiklerimizi hep yüksekte tuttuk, acaba kuşlar mı yedi?
Bir silahım olsaydı, bir silahım… Yoksulluğu şakağından, Kaybetmeyi kalbinden ve sensizliği alnının tam ortasından vururdum.
Gel! Bekliyorum, kalbimi kır yine, canımı yak! Daha da acıt hatta. Seni başkasıyla düşünmekten daha fazla acıtmaz sonuçta.
Gözlerinin ‘kahve’sinden koy ömrüme, kırk yılın hatırına ‘sen’de kalayım...
Saçlarından ödünç ver. Dört bahar geçti. Çiçek kokusu öpmedim. Çok oldu mutluluktan vazgeçeli. Gülüşünden ver ömrümden al.
Kanaya kanaya iyileşir bazı yaralar. Aşk gibi, ihanet gibi, yalnızlık gibi… Geç olur, güç olur ama sonunda mutlaka olur…
İçin ağlasa da kim duyar seni? Kim anlar dışarıdan olup biteni? Leyla’nın yüzünü görenler bilir: Mecnun’un kalbine batan dikeni.
Yağmalandı kalbim, ömrüm, her şeyim. Kurşuna dizdiler anılarımı, yenik düştüm bu savaşta neyleyim, bir mezar nasılsa işte öyleyim…
Adam gibi sevmelerin yasaklandığı bir yerde, ne kadar seversen o kadar acı çekersin. Sonra mı? Çektiğin acıyla kalırsın işte.
Sana kavuşmak değil niyetim, merak etme! Yolda bir dilenci görsem para bile vermiyorum ‘Allah sevdiğine kavuştursun’ der diye.
Bazıları konuşmaz; gözlerine 5 saniye bakar, ömründen 5 yıl gider.
Öyle bir çık ki karşıma, her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi hissedeyim seni.
Olsun be aldırma. Yaradan yardır sanma ki zalimin ettiği kârdır, mazlumun ahi indirir sahi. Her şeyin bir vakti vardır!
Sen bazen zifiri karanlık gecemin güneşi, sen bazen hayatın cesaret veren mutluluk yanı ve sen her zaman sevgimin tek nedenisin.
Bir silahım olsaydı, bir silahım… Yoksulluğu şakağından, Kaybetmeyi kalbinden ve sensizliği alnının tam ortasından vururdum.
Seninle olmanın en güzel yani ne biliyor musun? Ellerin ellerime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını ta yüreğimde hissetmek...
Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş, ama sen gitme ben cahil kalayım.
Dünyada 2 renk gül olsun, biri kırmızı diğeri beyaz. Sen beni unutursan kırmızılar solsun, ben seni unutursam beyazlar kefenim olsun.
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş. Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.
Ve sen hiçbir zaman sol anahtarı yaptıracak bir çilingir bulamazsın. Bana kalırsa sen, ömrünün sonuna kadar, o şarkının kapısında kalacaksın!
Gecenin karanlığındasın, güneşin ışığında, suyun damlasında, selin coşkusunda kimi yanımdasın kimi rüyamda ama hep aklımdasın sakin unutma…
Yağmalandı kalbim, ömrüm, her şeyim. Kurşuna dizdiler anılarımı, yenik düştüm bu savaşta neyleyim, bir mezar nasılsa işte öyleyim…
Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir. Ve aşk öyledir ki nerde imkânsız varsa onu seçer.
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.
Eğer şu an konuşacak durumda olsaydım, sesini duymak için neler vermezdim, seni ne kadar çok sevdiğimi anlatamam, yolunu bulabilseydim zaten şu anda çile çekmezdim…
Saçlarından ödünç ver. Dört bahar geçti. Çiçek kokusu öpmedim. Çok oldu mutluluktan vazgeçeli. Gülüşünden ver ömrümden al.
Ruhumu yerlere serip hasret çektirende olsan, ne aşkına bedduam nede sana kinim var, deryada akar gibi bin bir dertle dolsam da, seni mahşere kadar sevmeye yeminim var!
Sözlerin aklımda ya da aklımın ardında, hayalin karşımda ya da sesin kulağımda, ya ben çıldırıyorum, ya da çok pekguzelsozler.com özlüyorum, ya özlemek, ya da özlenen çok özel bir tanem.
Sevmiyorum şu saatin sesini, akmasın dursun zaman. Her şeyin bir öncesi ve sonrası vardır derler ya; yalan. Senden önce vardım belki ama aşkım senden sonra olmayacağım inan.
Öyle çok yanar ki için dünyadaki bütün suçları işlediğini sanırsın. Oysa sadece sevmişsindir.
Güneşin doğduğu da bir gerçek battığı da… Kalbimin attığı da bir gerçek, günün bittiği de… Ne çıkar tüm gerçekleri saysak tek tek. Seni seviyorum, işte o en büyük gerçek…
Ruhumu yerlere serip hasret cektirende olsan, ne askina bedduam nede sana kinim var,Deryada akar gibi binbir dertle dolsamda, seni mahsere kadar sevmeye yeminim var!
Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasır gibidir. Ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. İki yolda da tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak…
Kilometrelerce uzaklıklara gizlenmiş olsada dostluğumuz aynı gökyüzünü paylaştığımız sürece dostuz!
Üç harf yan yana kaç şekilde gelir bilir misin? Aşk dersin. Sen dersin. Ben dersin. Sen, ben biter; biz dersin. Gün gelir git dersin. Peki, dur kelimesinden haberdar değil misin? Dur demeyi bilmez misin? Git demek kolay, dur diyebilecek kadar yürekli misin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder